İklim değişikliği, dünya genelinde hem devletlerin hem de özel sektörün gündeminin en üst sırasında bulunuyor. Avrupa Birliği'nin bu konuda attığı son adım olan Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM), sadece Avrupa'daki firmaları değil, Avrupa'ya ihracat yapan tüm ülkeleri etkiliyor. Bu, küresel ticareti, üretimi ve hatta tüketimi derinden etkileyen bir hamle.
Özellikle Türk şirketleri, bu yeni düzenlemeye nasıl uyum sağlayacaklarına dair stratejilerini belirlemeye başlamalı. Peki, SKDM nedir? Hangi ürünler bu kapsama giriyor? Türkiye'de hangi sektörler bu durumdan etkilenecek? Ve en önemlisi, şirketler bu sürece nasıl hazırlanmalı? İşte bu rehber, tüm bu soruların yanıtlarını bulmanıza yardımcı olacak.
SKDM Nedir?
Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM), iklim değişikliğiyle mücadelede bir adım olarak Avrupa Birliği tarafından geliştirilen yeni bir gümrük düzenlemesidir. Bu düzenleme, AB üyesi olmayan ülkelerden ithal edilen ürünlerin karbon ayak izini hesaplayarak ve karbon emisyonlarına ilişkin mali yükümlülükler getirerek iklim değişikliği ile mücadeleye katkı sağlamayı amaçlar. SKDM, ithalatçı şirketlere karbon emisyonlarını izleme ve azaltma sorumluluğu getirir.
Bu mekanizma, AB'nin iç pazarındaki ürünlerle üçüncü ülkelerden gelen ithal ürünler arasında karbon salınımı açısından adil bir rekabet ortamı sağlama amacı gütmektedir. Özellikle AB dışındaki ülkelerde üretilen ve AB'ye ihraç edilen malların, karbon emisyonlarına ilişkin maliyetleri nedeniyle adil olmayan bir rekabet avantajına sahip olmaması için tasarlanmıştır.
Avrupa'nın Karbon Sınırlaması ve İklim Değişikliğiyle Mücadelesi
Avrupa Birliği, iklim değişikliği ile mücadelesi doğrultusunda kendi sınırları içerisinde karbon salınımını azaltma hedefi koymaktan daha fazlasını yapıyor. Avrupa Yeşil Mütabakatı (EU Green Deal) ve 55’e Uyum (Fit for 55) kapsamında AB ETS Sistemine tabii sektörlerde emisyon tahsisatlarının azaltılması, daha az ücretsiz emisyon tahsisatı yapılması ile bu tarz herhangi bir emisyon kontrol sistemine sahip olmayan ülkelerdeki firmalar ile AB’li üreticilerin rekabet güçlerini adil bir hale getirmeyi amaçlayarak Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) yürürlüğe girmiştir. Böylelikle AB iç pazar rekabetini korurken, karbon yoğun endüstrilerin AB dışına taşınarak karbon kaçağına neden olmasını engellemek ve küresel karbon emisyonları salınımlarını azaltmada sorumluluğu yaymayı hedeflemektedir.
SKDM'nin Temel Amaçları ve Hedefleri
SKDM’nin ana hedefi, üretimin Avrupa dışına taşınarak şirketlerin karbon kaçağı yaratmasını önlemek ve AB’li üreticilerin rekabet gücünü korumaktır.
Karbon kaçağı, karbon yoğun endüstrilerin operasyonlarında karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik tedbirler alması yerine üretimini AB dışındaki bir ülkeye taşıması böylelikle aynı ürünü, aynı emisyon miktarıyla üretmesine rağmen, ürününü AB kadar sıkı bir kontrol mekanizması olmayan ülkelerde ürettiğinden dolayı daha az vergi ödemesidir. Böylelikle üretim AB dışına kayarken, aynı ürün ve emisyon oranına rağmen AB’li üreticiler daha fazla vergi öderken, AB dışı üreticilerin daha az vergi ile ekonomik avantaj sağlamasıyla birlikte adil olmayan bir rekabet gücüne neden olur. Bu aslında küresel olarak karbon emisyonlarında bir azalma sağlamazken emisyonların coğrafi dağılımının değişmesine ve belirli bölgelerde kümelenmesine neden olur. SKDM ile bu rekabet farkını dengelerken aynı zamanda AB dışındaki ülkelerin de karbon emisyonlarını raporlaması ve azaltıcı önlemler almasına teşvik sağlanması hedeflenmektedir. Sınırda Karbon Mekanizması AB dışından gelen ürünlerin AB içerisindeki eşdeğer ürünlerle aynı karbon maliyetlerine tabi olmasını sağlamak amacıyla oluşturulmuştur. Bu sayede, daha adil ve dengeli bir ticaret ortamı yaratılacak ve tüm üreticilere emisyonlarını raporlama ve azaltma sorumluluğunu getirmesi planlanmaktadır.
SKDM'nin Çalışma Mekanizması
Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması karbon emisyonlarını sınırlandırmak için oluşturulan bir araç olup başlangıç olarak AB’nin ithal ettiği demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre, elektrik ve hidrojen ürünlerinin ithalatında karbon emisyon içeriklerine göre sınırda belirli oranda karbon vergisi yükümlülüğü getiriyor. Bu mekanizma ile karbon yoğun üretmi Avrupa dışına taşımak yerine, emisyon azaltımlarının küresel olarak emisyon miktarlarının düşüşüne katkıda bulunurken aynı zamana uluslararası ortakları ve sanayiyi aynı yönde adım atmaya teşvik etmek amaçlanıyor.
Mevcut durumda AB ETS’de bulunan ücretsiz tahsisatlar olmak üzere karbon kaçağını minimize etmek için mevcut mekanizmalar kademeli olarak değiştirilecek ayrıca değeri 150 Avro’dan az olan miktarların bu vergiden muaf tutulması planlanan bir asgari eşik de belirlenmesi öngörülmektedir.
Eğer ithalatın gerçekleştiği ülkede hali hazırda bir karbon rejimi var ise ve emisyon için bir ücret ödendiyse bu ücret SKDM kapsamındaki vergiden düşülmesi planlanmakta.
Bütün bu konular ele alındığında SKDM’nin AB ETS ile uyumlu çalışması, yani SKDM’de uygulanacak olan karbon ücretlerinin AB ETS’deki ücretleri yansıtması gerekiyor.
Başlangıçta direkt emisyonlar ile bazı ürünler için (çimento ve gübre) dolaylı emisyonlar hesaplamalara dahil edilecekken diğer ürün grupları ile ilgili 2025 yılına kadar bir değerlendirme yapılacak olup 2026 yılından itibaren SKDM kapsamına giren tüm ürünlerdeki fiili gömülü emisyon miktarları ETS’de uygulananan hesaplama yöntemleri ile dahil edilmesi planlanmaktadır.
Sınırda Karbon Mekannizmasında Avrupa’ya ihracat yapan ülkelerin ilgili ürün gruplarına ait karbon emisyonu verimlerinin raporlanması, Avrupa’daki ihtalatçı firma tarafından bunların toplanması ve bunları ulusal otoritelere bildirmesi gerekecektir. Aynı zamanda sisteme kaydolup yetki alması gereken ithalatçı firmaların karbon sertifikası alması gerekecek böylelikle bireysel olarak ya da yetkili bir kuruluş aracılığıyla kendi ulusal otoritelerine her yıl ortasında bir önceki yıl ithal ettikleri ürünleri ve emisyon miktarlarını beyan etmkele yükümlü olacaklardır.
1 Ekim 2023 ve 31 Aralık 2025 tarihleri arasındaki raporlama geçiş döneminde kuruluşların emisyonlarını doğrulatma zorunluluğu bulunmamakla beraber bu süreçte şirketlerin entegre raporlama kapasitelerinin arttırmaları beklenmektedir. Geçiş dönemi sonrasında 2026 yılında SKDM uygulamasının nihai olarak devreye girmesi planlanmaktadır.Böylelikle 1 Ocak 2026 yılı itibarı ile başlayacak SKDM sürecinde akredite kuruluşlar tarafından doğrulaması yapılmış, doğrudan ya da dolaylı emisyonlar üzerinden mali yükümlülüklerin belirlenmesi hedeflenmektedir.
Ayrıca 1 Ekim 2023’ten itbaren AB ETS doğrultusunda AB içerisindeki üretimlerde ödenen karbon fiyatı ile ithal mallar için ödenen karbon fiyatının eşitlenmesi için bir mekanizma kurulması konusunda düzenlemeler yapılacaktır. Bu düzenleme ile birlikte aradaki fiyat farkını ödemek için AB’ye ithalat yapan şirketlere SKDM sertifikaları satın alma zorunluluğu getirilecektir. Bu sertifikaları alma konusunda sadece AB ile aynı iklim hedeflerine sahip olan ülkeler muaf olacak olup diğer ülkelerin ise bu düzenlemeyle birlikye iklim hedeflerini yükseltmelerine teşvik sağlaması ve yeşil dönüşümü ivmelendirmesi hedeflenmektedir.
Hangi Ürünler Kapsama Giriyor?
SKDM, başlangıçta enerji yoğun sektörleri kapsamaktadır, bu da demir, çelik, alüminyum, çimento, kimyasallar ve gübreleri içerir. Ancak, bu kapsamın zamanla genişleyeceği ve daha fazla ürün ve sektörün doğrudan ve dolaylı emisyonlar ile gömülü emisyon hesaplarının da bu düzenlemeye dahil edileceği belirtilmiştir. Bu nedenle, AB'ye ithalat yapan şirketlerin, kendi sektörlerinin ve ürünlerinin bu mekanizma kapsamında olup olmadığını yakından takip etmeleri önemlidir.
SKDM'nin AB Üyesi Olmayan Ülkeler İçin Ne Anlama Geliyor?
Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM), AB üyesi olmayan ülkeler için yeni bir dış ticaret dinamiği oluşturmaktadır. AB'nin iklim değişikliğiyle mücadele çerçevesinde getirdiği bu yeni düzenleme, AB dışındaki ülkeleri de emisyonlarını azaltma yönünde adımlar atmaya teşvik etmektedir. SKDM'nin, AB dışından yapılan ithalatlarda, ithalatçı firmaya vergi yükümlülüğü getirecek olup adil bir rekabet ortamı oluşturması beklenmektedir. Böylelikle AB ile aynı iklim hedeflerine sahip olmayan ülkelerin kendi karbon rejimlerini ve emisyon ticaret planlarını oluşturmaya yönlendirilmesi, iklim hedeflerini tekrardan gözden geçirerek yeşil dönüşüm konusunda teşvik edilmesine neden olması beklenmektedir.
İthalatta Karbon Maliyeti: Hangi Ülkeler Etkilenecek?
AB'ye ithalat yapan tüm AB üyesi olmayan ülkeler, SKDM'nin getireceği yeni maliyet yükümlülükleriyle karşı karşıya kalabilir. Ancak, bu yükümlülükler ülkenin kendi karbon fiyatlandırma ve emisyon standartlarına ve bunların varlığına göre değişiklik gösterebilmektedir.. Eğer bir ülke, AB'nin emisyon standartlarına eşdeğer veya daha sıkı standartlarda bir sistem uyguluyorsa, ithalatta uygulanacak ek maliyetler azalabilir veya tamamen ortadan kalkabilir. Diğer taraftan, bu standartları karşılayamayan ülkeler için ithalatçı firmalara ek maliyetler söz konusu olacaktır. Sadece ülkeler için değil aynı zamanda kuruluşların raporlama standartlarının da Çevresel, Sosyal ve Yönetişim kavramları ön plana çıkacak olup strateji, yönetim, performans ve gelecekten beklentilerin kısa, orta ve uzun vadede entegre bir raporlamaya geçiş ihtiyacı doğacaktır.
Muaf Ülkeler ve Özel Durumlar
SKDM'nin uygulamasında, bazı ülkeler ve bölgeler muaf tutulmaktadır. Bu muafiyetler, AB'nin emisyon ticaret sistemine (ETS) katılan veya bu sisteme bağlı olan ülkeler ve iklim hedefleri, AB ile aynı olan ülkeler için geçerli olacaktır. Örneğin; İzlanda, Lihtenştayn, Norveç ve İsviçre gibi ülkeler bu mekanizmanın dışında tutulmuştur. Ayrıca, Büsingen, Heligoland, Livigno, Ceuta ve Melilla gibi özel bölgeler de bu kapsam dışında bırakılmıştır. Ancak, bu muafiyetlerin sürekli olmadığını ve belirli şartlara bağlı olduğunu belirtmek gerekir. Özellikle, 2030 yılında AB'nin bu muafiyetleri yeniden gözden geçireceği ve muaf tutulan ülkelerin taahhüt ettikleri karbonsuzlaştırma tedbirlerini ve AB'ninkine eşdeğer bir emisyon ticaret sistemini uygulamaya koymuş olmaları gerektiği unutulmamalıdır.
Türkiye'nin SKDM Karşısındaki Pozisyonu
Türkiye’nin AB ile ekonomik ve ticari ilişkileri derinlemesine olan bir ülke olması, toplam ihracatının %40,6’lık kısmının Avrupa Birliği’ne gerçekleştirdiği ve bununla birlikte AB’ye ihraç yapan ülkeler arasında 6. Sırada yer alması dikkate alındığında SKDM'nin getireceği yeni maliyetlere ve düzenlemelere en hızlı adapte olması gereken ülkelerden biri olduğu görülmektedir. Yeni düzenlemeler, ithalatta karbon maliyetini ürün fiyatlarına yansıtmayı amaçladığından, ithal edilen/edilecek ürünleri AB pazarındaki rekabet avantajı risk altında olabilir.
Türkiye’nin SKDM kapsamında vergiden muaf tutulması için AB ETS sistemine pararlel bir karbon rejime sahip olması ve iklim hedeflerinin de uygun bir şekilde güncellemesi gerekmektedir. Bu şekilde etkin bir şekilde karbon vergilerini ödeyen üreticilerin ürünleri ile ticaret yapacak olan ithalatçılar SKDM’den muaf tutulabilecektir. Türkiye Ulusal Katkı Beyanı Hedefler COP27’de iklim hedefini %41 azaltım oranına çekerek arttırmış aynı zamanda Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi çalışmaları orta vadeli programda yer almakta olup 2023-2025 yılları arasında çalışılmaya devam edilecektir. Aynı zamanda Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca Yeşil Mütabakat ve Ulusal Karbon Fiyatlandırma İhtisas Çalışma Grubu ulusal ETS işleyişine yönelik çalışmalar da gerçekleştirmeye devam etmekle birlikte IPA III Projesi ile AB ETS Mevzuatının Ulusal Mevzuatımıza Aktarımı Projesinin hayata geçirilmesiyle birlikte ülkemizde kurulacak ETS’nin AV mevzuatıyla uyumunun sağlanması hedeflenmektedir.
Türkiye'de Etkilenecek Ana Sektörler
Türkiye ekonomisinin enerji yoğun sektörleri, özellikle demir-çelik, alüminyum, çimento, kimya, petrokimya ve enerji sektörleri, SKDM'nin getireceği maliyetlerin en büyük yükünü taşıyacak. Bu sektörler, üretim süreçlerinde büyük miktarda karbon emisyonuna neden olan sektörlerdir ve bu nedenle AB'ye ihracatlarında ithalatçı firmalara ek maliyet yükü getirebilirler. Bu sektörlerin ve 2026 yılından itibaren eklenmesi beklenen diğer sektörler ile doğrudan veya dolaylı olarak gerçekleşen karbon emisyonları ve gömülü emisyonlarını azaltmak için yeşil dönüşüm ışığında yatırım yapmaları ve üretim süreçlerini daha çevre dostu hale getirmeleri gerekecek, aksi takdirde yürütmeye alınması planlanan emisyon ticaret sisteminde izin verilen emisyon salınım seviyesinin üstüne çıkmaları durumunda karbon vergilerini hatta belkide cezai yaptırımlar ile karşı karşıya kalmalarına neden olacaktır.
Türk Şirketlerinin SKDM'ye Uyum Süreci
Türk şirketleri, AB'ye ihracat yapmaya devam etmek istiyorlarsa, SKDM'nin getireceği entegre karbon emisyonlarının ölçümü ve raporlaması, emisyon ticaret sistemleri hakkında bilgi sahibi olma ve uluslararası hukuki düzenlemelere uygun şekilde işleyişini sürdürme hakkında şimdiden çalışmalarına başlamalıdır.
Şirketler, emisyonlarını ölçmek için öncelikle uluslararası kabul görmüş standartlara ve yöntemlere uygun bir sistem kurmalı veya uygun kuruluşlar ile çalışıp akredite kuruluşlara raporlamalarını doğrulatmalıdır. Bu, şirketlerin hem kendi karbon ayak izlerini öğrenmelerine hem de AB'nin talep ettiği raporlamaları doğru bir şekilde gerçekleştirmelerine olanak tanır.
Türk şirketlerinin ayrıca AB'nin emisyon ticaret sistemine güncel haberleri, İklim Kanununda yasalaşması beklenen alt düzenlemeleri, Ulusal Emisyon Ticaret Sisteminin kurulması ve kademeli devreye alınmasıyla birlikte ETS gelirlerinin kurum ve kuruluşların yeşil dönüşüm yatırımlarına aktarılmasını, oluşturulması planlanan Ulusal Taksonomi politikası hakkındaki gelişmeleri yakından takip etmeleri ve bilgi sahibi olmaları, kendi bünyelerinde entegre raporlama sistemlerinin geliştirilmesi ve düzenlenmesiyle birlikte yeşil dönüşüme daha fazla öncelik vermeleri önem taşımaktadır.
Şirketler SKDM Uyum Sürecinde Ne Yapmalı?
SKDM, hem Avrupa'da hem de Avrupa dışında faaliyet gösteren şirketler için ciddi bir dönüşüm gerektiriyor. Şirketlerin bu yeni düzenlemeye uyum sağlamaları, rekabetçiliklerini korumaları ve ticari faaliyetlerini sürdürmeleri için önemlidir. Ancak bu uyum süreci, stratejik bir yaklaşım gerektirir.
Karbon Ayak İzi Hesaplamaları ve Azaltma Stratejileri
Birincil adım, şirketlerin kendi karbon ayak izlerini doğru bir şekilde hesaplamalarıdır. Bu, SKDM'nin gereksinimlerine uyumlu olmak için kritik bir öneme sahiptir. Şirketler, bu hesaplamaları yaparken AB standartlarına ve protokollerine uygun yöntemleri benimsemelidir. Hesaplamaların doğruluğu, hem cezai yaptırımlardan kaçınmak hem de maliyetleri minimize etmek için hayati önem taşır.
Bu noktada şirketler, kendi iç ekiplerini konuda uzman kişilerden oluşturmalı, Kurumsal eğitimlerle çalışanlarını beslemeli yada uzman bir ekip ile işbirliği yapmalıdır.
Bu hesaplamaların yanı sıra, şirketlerin azaltma stratejileri oluşturmaları ve bu stratejileri uygulamaları gerekmektedir. Bu, enerji verimliliğini artırmaktan, yenilenebilir enerji kaynaklarına geçiş yapmaya kadar bir dizi tedbiri içerebilir.
Finansal Planlama ve Risk Yönetimi
SKDM'ye uyum kapsamına gelitşirilecek olan Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi, karbon tahsilatları/kredileri, belirlenen limitlere uyulmaması durumunda ise karşılaşılabilecek cezai yaptırımlar ve diğer risk faktörleri için senaryolar geliştirilmeli ve uygun bütçe planlamaları önceliklendirilerek hazırlanmalıdır.
Sürdürülebilirlik ve Yeşil Dönüşüm
SKDM, şirketlerin sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüm stratejilerini gözden geçirmeleri için bir fırsat olarak görülmelidir. Bu, sadece karbon emisyonlarını azaltmakla kalmaz, aynı zamanda şirketlerin marka değerini artırabilir ve yeni iş fırsatları yaratabilir.
Son olarak, şirketlerin bu süreçte uzman ekipler kurmaları, konu hakkında bilgi sahibi olan diğer şirketlerle işbirliği yapmaları ve sektörlerinde en iyi uygulamaları benimsemeleri önerilir. Uyum süreci karmaşık olabilir, ancak doğru stratejilerle ve uygun kaynaklarla başarılı bir şekilde yönetilebilir.
Sonuç
Bu blog yazısında, Avrupa Birliği'nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (SKDM) hakkında temel bilgileri inceledik. SKDM'nin, AB'nin iklim hedeflerine ulaşma, Net Sıfır 2030 hedefi ve karbon emisyonlarını azaltma çabalarının bir parçası olarak nasıl çalıştığını ve hangi sektörleri etkilediğini anladık. Ayrıca, Türkiye'nin SKDM karşısındaki pozisyonunu ve SKDM'nin Türkiye’deki üretim sektörüne etkilerini ve uyum sürecini ele aldık.
SKDM'nin entegre sistemi ve geliştirilmesi planlanan Ulusal Emisyon Ticaret Sistemi göz önüne alındığında bu süreçte şirketlerin uygun karbon ayak izi hesaplamaları, finansal planlama, risk yönetimi ve sürdürülebilirlik stratejileri geliştirmek gereklidir.
Carbon Gate, SKDM uyumluluk sürecinde rehberlik edebilir, SKDM gereksinimlerine hakim uzman kadrosu ile şirketlere SKDM uyum sürecinde kolaylaştırıcı iş birlikleri sağlayabilir.
SKDM'nin geleceği, AB'nin Net Sıfır ve emisyon ticareti hedeflerine bağlı olarak şekillenecektir. Bu nedenle, SKDM’ye uyum sürecini başlatmak ve beklenen süreçlere hazırlıklı ve hakim olmak önemlidir.
Carbon Gate, bu süreçte sizin yanınızda olmaya hazır. Bizimle iletişime geçerek daha fazla bilgi alabilirsiniz. Geleceğin sürdürülebilirliğine katkıda bulunmak için adım atın ve karbon ayak izinizi azaltmak için gereken adımları atmaya başlayın!